About Us

Standart

iki Kötü

Idea Saglik was founded in 2009 by two doctor and a specialist cardiovascular protectional specialist. Its first product is “Nano Life Tuz”.

We started with our motto “We Believe to Healtier Future.” and presented our product as sodium-free, rich in minerals, iodine content taste of salt consumption, to Turkey as being Pioneer.

Our aim is to:

Reduce excessive Sodium consumption and fullfill the shortcomings of essential minerals in our nutrition style.

Make possitive impact on especially hypertension, cardiovascular disease, stroke, diabetes, many chronic diseases, particularly certain types of cancer.

Reduce the frequency of occurrence of disease

Prevent emergence of disease and problems of;  the problematic pregnancy at first, intelligence and physical growth retardation, obesity, hypothyroidism especially in pregnant women, children and young people.

Our priority and vision is to add same purpose-built products to our product range and keep working for healthier future.

For more information, http://www.nanotuz.com/?page=akademik

Atakan TÜRKER

General Manager

Idea Saglik was founded in 2009 by two doctor and a specialist cardiovascular protectional specialist. Its first product is “Nano Life Tuz”.

We started with our motto “We Believe to Healtier Future.” and presented our product as sodium-free, rich in minerals, iodine content taste of salt consumption, to Turkey as being Pioneer.

Our aim is to:

Reduce excessive Sodium consumption and fullfill the shortcomings of essential minerals in our nutrition style.

Make possitive impact on especially hypertension, cardiovascular disease, stroke, diabetes, many chronic diseases, particularly certain types of cancer.

Reduce the frequency of occurrence of disease

Prevent emergence of disease and problems of;  the problematic pregnancy at first, intelligence and physical growth retardation, obesity, hypothyroidism especially in pregnant women, children and young people.

Our priority and vision is to add same purpose-built products to our product range and keep working for healthier future.

For more information, http://www.nanotuz.com/?page=akademik

logo_yuvarlarkAtakan TÜRKER

    General Manager

www.ideasaglik.com

atakan.turker@ideasaglik.com

GSM: +90 507 705 10 05

 

Ezberleri Bozun, Masalarınızdan Tuzluklarınızı Kaldırmayın, DEĞİŞTİRİN!

Standart

Hanımşah NaNo Tuz Uzmanlar, bir yandan, Tuzun (Sodyumun) zararlarından, ihtiyacımızın 10- 15 kat fazla tükettiğimizden, bu durumun bizi yavaş yavaş öldürdüğünden bahsediyor. Rakamlar da bu söylem destekliyor. Ülkemizde,  2 ölümden bir tanesi Hipertansiyonla direkt ya da dolaylı olarak bağlantılıdır. Uzmanlar, bir yandan da ülkemiz sularında iyot eksikliğinden, dolayısıyla iyot kaynağı olan doğal gıdaların iyot yönünden kısırlığından bahsediyor. Yeterli iyot almazsak, iyot eksikliğinin sonuçlarıyla yüzleşiriz diyorlar. Rakamlar, bu uzmanları da doğruluyor. İyot eksik beslenirsek, problemli hamilelikler, sakat doğumlar, zeka be bedensel gelişme geriliği, guatr… Bu tablo da çok korkunç. İyot fakir beslenen çocukların zekası, iyotça zengin beslenen çocuklara göre ortalama 13,5 puan daha azdır. Tamam, o zaman, hayatımızdan fazla sodyumu (Tuzu) çıkaralım, iyodu artıralım. İyi de Ülkemizdeki temel iyot kaynağı tuzdur. İçinde bulunduğumuz durum, 40 katır mı 40 satır mı misali. Tuzun zararlarından korunalım derken iyodun zararlarına katlanmak zorunda kalacağız veya tam tersi. Bir de Doğal tuz diye bir şey var ki o tam bir fecaat. İçerisinde mineraller var diye insanlar onu tüketiyor hem de bolca. Bakalım rakamlar ne diyor. Rafine tuzda % 99 Sodyum Klorür vardır, Doğal tuz, zengin mineralli denen tuzlarda % 97-98 oranında Sodyum Klorür vardır. Çözüm;kim korkar Bu durumun tespitini yapan bir grup Türk doktor ve uzman 2009 yılında kolları sıvadı ve sonunda Türkiye’nin ilk ve tek Sodyumsuz, İyot katkılı, modern beslenmede eksik olan Potasyum, Magnezyum, kalsiyum içerikli tuz tadını geliştirdi. NaNo Life Tuz Tadı. NaNo life tuz tadı, tamamen doğal olarak minerallerden oluşturulmuştur, ülkemizdeki tuzlarda bulunması gereken oranda İyot içerir. Bu sayede, hayatınızdaki fazla sodyumun bir kısmından kurtulur,  iyot eksikliği sorunu da yaşamazsınız. Bunların ötesinde Modern beslenme biçiminde eksik aldığımız mineralleri de desteklemiş olursunuz.         SİPARİŞ İÇİN TIKLAYINIZ

NaNo Life Tuz Tadının özellikleri ve Bilimsel dayanakları

Standart

TUZ, NaNo Life Tuz VE SAĞLIK

NaNo Life Tuz; Mineral Dengelemeye Yardımcı, Sodyumsuz Tuz.

NaNo Life Tuz, Aktif İçerik:

Sodyum:                  %    0nanotuzzzz

Potasyum:                %  33.95

Magnezyum:            %    3.21

Kalsiyum :               %    2.33

Fosfor:                     %    2.1

İyot:                              30 ppm

Kardiyolojik açıdan NaNo Tuz’un kullanım alanları:

  • Tuz ( NaCl ) kısıtlaması önerilen ancak Tuz tadından vazgeçemeyen hastalarda, Sofra tuzunun yerine ikame olarak
  • Diüretik kullanan hastalarda(Tek başına veya RAAS blokerleri ile birlikte) Elektrolit replasmanı yapmak amaçlı
  • Diüretik kullanan hastalarda (Tek başına veya RAAS blokerleri ile birlikte) tuz ( NaCl) kısıtlaması yaparak bazı hastalarda diüretiğin gerekliliğini ortadan kaldırmak için.
  • Prehipertansif hastalarda Hipertansiyon gelişimini önlemek amaçlı
  • Tuz kısıtlaması yapmak amacıyla, Son dönem böbrek yetmezliği olmayan tüm toplumda, tuz yerine ikame olarak
  • Hamilelerde, Sodyumu azaltıp, İyot,Potasyum, Magnezyum, Kalsiyum desteği yapmakamaçlı
  • Genel olarak toplumdaki tuz ( sodyum) tüketiminin azaltılması amacı ile kullanılabilir.

NaNo Life Tuzun yukarıda belirtilen aktif içeriği, özellikle Türkiye toplumunun beslenmesinde mineral alım alışkanlıkları gözetilerek oluşturulmuştur. Aşağıda açıklanmaya çalışılan gerçekler, NaNo Life Tuz’un Aktif İçeriğinin oluşturulması aşamasında direk rol oynamıştır.

Dünyada en önemli halk sağlığı sorunu olarak kabul edilen kronik hastalıklar, insanların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilediği gibi ülkemizde her geçen gün hızla artan ölümlerin de başlıca nedenlerindendir. O halde kronik hastalıkları önleyici yaklaşımların geliştirilmesi zorunludur.

Değiştirilebilir temel risk faktörlerinden olan ve aşırı tuz tüketiminin etkin olduğu yetersiz ve dengesiz beslenmenin önlenmesi, kronik hastalıklardan korunmada güncel stratejilerden birini oluşturmaktadır.

Bilimsel çalışmalar göstermiştir ki ülkemizdeki tuz tüketimi Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün önerdiği miktarın üç katıdır. Değiştirilebilir sağlıksız beslenme uygulaması olan aşırı tuz tüketimi bir çok kronik hastalığın temelinde yer aldığı gibi, dünyada önlenebilir ölüm nedenleri  içerisinde bir numaralı risk faktörü olan hipertansiyonun  oluşumunda da büyük etkendir. ( Dört ölümden birisi HT ile ilişkilidir)

Aşırı tuz tüketimi, HT un yanı sıra inme , mide kanseri  , osteoproz , böbrek hastalıklarının gelişmesinde de etkin rol oynar.

DSÖ verilerinde, kronik hastalıklardan ölen kişilerin sayısı giderek artmakta ve ölümlerin % 60 ını oluşturmaktadır; bu ölümlerin % 30 u ise kardiyovasküler hastalıklar (Kalp damar hastalıkları) nedeniyledir. Bu oran, on yıl içinde % 17 oranında artacaktır.

Kronik hastalıkların en önemli değiştirilebilir risk faktörleri; sağlıksız beslenme, fiziksel aktivite yetersizliği ve sigara kullanımıdır. Orta düzey risk faktörleri; kan basıncı artışı, kan glukoz seviyesinde artış, kan lipitlerinde artış, fazla kilo ve obesite olarak tarif edilmektedir.

Kronik hastalıkların risk faktörlerine engel olunduğunda kalp hastalıkları, inme ve Tip 2 Diyabetin %80’i, kanserin ise %40 ından fazlası önlenebilmektedir.

Risk faktörleri içerisinde HT un kardiyovasküler hastalık yüküne en büyük katkıyı yapan risk faktörü olduğu tespit edilmiştir. DSÖ nün 2010 yılındaki toplum bazlı tuz azaltma stratejileri raporunda HT un küresel olarak ölümlerin %13 ünden sorumlu olduğu belirtilmektedir. Yine aynı raporda, aşırı tuz tüketimine bağlı olarak meydana gelen HT un küresel düzeyde, inmelerin %51 ine, iskemik kalp hastalıklarını %45 ine önayak olduğu vurgulanmıştır.

Ülkemizde kardiyovasküler hastalıkların ulusal düzeyde ölüm nedenlerinin temel hastalık grupları içerisinde %47,73 lük bir yeri olduğu ve HT prvelansının %11-43 arasında değiştiği saptanmıştır. Sadece HT un önlenmesi ile Türkiye genelinde 430.459 ölümden 108.468 nin önlenebileceği belirtilmektedir.

Sağlık Bakanlığı’nın Haziran 2005 yılında yayınlanan ‘’Sağlıklı Beslenelim Kalbimizi Koruyalım Projesi’’ araştırma raporuna göre erkeklerde ve kadınlarda HT görülme sıklığı sırasıyla %19,5 ve %22,6 dır. Ancak toplumda hipertansif olan bireylerin sadece % 20.1 i antihipertansif ilaç aldığı önemli ve endişe verici bir sonuçtur. Çalışmada, diyetin tuz içeriğinin azaltılması ile birlikte 6 aylık takipte sistolik kan basıncında 20 mmHg diastolik kan basıncında 10 mmHg düşüş sağlanmıştır.

Diyet sodyum tüketimi toplumsal ve bireysel kan basıncının belirleyicisidir. Yapılan çeşitli çalışmalarda 1 gr/gün diyette tuz alımının azaltılmasıyla inmelerde %5, kalp krizlerinde %3 azalma, diyetteki tuz alımının 6 gr/gün azaltılmasıyla ise inmelerde %34, kalp krizlerinde ise %24 lük azalma tespit edilmiştir.

Ülkemizde yapılan SALTurk çalışmasında günlük tuz tüketim miktarının 18 gr/gün olduğu saptanmıştır. (DSÖ toplumların besin alımında diyetle günlük tuz alımı için hedeflerinin <5 gr/gün olması gerektiğini belirtmektedir). Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde %70 – 80 tuz tüketimi işlenmiş gıdalar restaurantlar ve hazır yemek servislerinden sağlanmaktadır. %20 si ise evde yemek hazırlarken ve sofrada kullanılan tuzdur. Ülkemizde ise ekmek, geleneksel ürünler (turşu , zeytin, peynir, salamura , konserve vb.), ve diğer işlenmiş ürünler ile yemek hazırlarken masada ilave edilen tuzun aşırı yükü oluşturduğu düşünülmektedir.

Türk Gıda Kodeksi Tuz Tebliği’ne göre sofra tuzunun ana maddesi NaCl olan ham tuzdan tüketime uygun nitelikte üretilen tuzlardır. Sofra tuzunun %60’ı klor, %40’ı ise sodyumdan oluşur. Sofra tuzunun 1 gramında 400 mg.sodyum bulunur.

İnsan vücudunun bazı fonksiyonları için sodyuma ihtiyacı varken fazla alınması hipertansiyon başta olmak üzere inme, kalp ve böbrek hastalıkları, proteinüri, aritmiler, obezite, metabolik sendrom, osteoporoz, mide kanseri, H.pilori enfeksiyonu ve astım krizlerine neden olabilmektedir. Bir yetişkinin sağlıklı bir biçimde yaşantısını sürdürebilmesi için 1500 mg/gün sodyuma ihtiyacı vardır. Bu değer bile son dönemlerde bazı kaynaklarda yüksek olarak bulunmaktadır.

Bugün Avrupa ve Kuzey Amerika’da medyan sodyum tüketimi 2300 – 4300 mg/gün, Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerinde 5300 – 6000 mg./gün ülkemizde ise 6400 – 7200 mg./gün arasındadır.

DSÖ 2007 yılında yayınladığı raporda 5 gr./gün tuz (2000 mg./gün sodyum) önermektedir. Son dönemdeki veriler sodyum alımının 1200 mg/gün olmasını kan basıncı ve kardiyovasküler riski daha olumlu olarak etkileyeceğini söylemektedir. Gıdalardaki sodyum düzeyinin azaltılması için ulaşılması istenen hedef değer; gıdalardan alına sodyumun %60 dan fazla düşürülmesidir.

İnsanlar diğer tüm memelilerde olduğu gibi birkaç milyon yıldan beri günde 0,25 gramdan az tuz tüketmeye genetik olarak programlanmıştır. Bu nedenle son yıllarda yüksek tuz alımı ile böbrekler yoluyla fizyolojik sistemlerde problemler oluşmaktadır.

Dünyada ölümlere atfedilen iki bin risk faktörüne bakıldığında yüksek kan basıncının sigara ve yüksek beden kitle indeksi (BMI) gibi risk faktörlerini geçerek birinci sırada yer aldığı belirtilmiştir.Yine dünya genelinde ölümlere neden olan en önemli risk faktörlerine bakıldığında hipertansiyonun hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde birinci sırada yer aldığı, inmelerin %62’sinden, kalp hastalıklarının %49’undan sorumlu olduğu göstermiştir.

Tüm dünyada bir milyar hipertansiyon hastası bulunduğu ve bunların %17-30’nun aşırı sodyum tükettiği belirlenmiştir.Son yıllarda yapılan analizler tüm dünya genelinde 2006-2015 arasında 8,5 milyon ölümün sadece diyetteki sodyumun azaltılmasıyla önlenebileceğini göstermiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Avrupa Bölgesinde Tuz Alımında Azalmanın İskemik Kalp Hastalıklarından ve İnmeden

Ölümlerdeki Azalma

      Günlük Tuz (Sodyum) Alımındaki Azalma
3 g/gün

50 mmol/gün

6 g/gün

100mmol/gün

9 g/gün

150mmol/gün

   SKB    DKB    SKB   DKB   SKB   DKB
Kan basıncındaki ortalama düşüş (mm/Hg)

2.5

1.4

5.0

2.8

7.5

4.2

İnmelere Bağlı Ölümlerde Azalma  (%)

12

14

23

25

32

36

Avrupa’da Her Yıl Önlenen İnmelere Bağlı Ölüm Sayısı

36.698

46.314

76.088

82.704

105.861

119.094

İskemik kalp Hastalıklarına Bağlı Ölümlerde Azalma (%)

9

10

16

19

23

27

Avrupa’da Her Yıl Önlenen İskemik Kalp Hastalıklarına Bağlı Ölüm Sayısı

45.590

50.656

81.050

96.247

116.509

136.771

DSÖ’ nün 2010 yılında yayınladığı raporda aşırı tuz tüketiminin sağlığa etkileri birkaç maddede aşağıdaki gibi özetlenmiştir.

  • Tuzla hipertansiyon arasında doza bağlı dolaysız bir ilişki mevcuttur.
  • Diyetteki tuzun azaltılması sağlık için faydalıdır.
  • Tuz alımının azaltılması uzun dönem kardiyovasküler hastalık ve inme riskini azaltır.
  • Diyetle alınan tuzun 10 gramdan 5 grama düşürülmesi ile inme riskinin %23 ve kardiyovasküler hastalıkların riskini %17 azaltabilir.
  • Kan basınıcı yükseldiğinde inme riski, sistolik kan basıncının normal olarak belirtildiği 120-140 mmHg değerinde olduğundan üç kat daha fazla riske sahiptir.
  • Orta ve ileri yaş yetişkinlerde inme ve iskemik kalp hastalıklarından ölüm arasında bir ilişki

mevcuttur. Kan basıncının 20 mmHg’ ye çıkması inme ve iskemik kalp hastalıklarından ölümleri iki kat arttırır.

  • Sistolik kan basınıcının 10mmHg’ ye düşürülmesi ile koroner kalp hastalıklarında %22 ve inmelerde %41 lik bir düşüş olur. Bu her yıl 2.5 milyon önlenebilir ölüm anlamına gelmektedir.
  • Toplumda tuz tüketiminin azaltılması maliyet etkin sonuçlara sahip halk sağlığı uygulamalarının başında gelir.
  • Tuz tüketiminin günde 6 grama düşürülmesi her yıl yaklaşık 2.5 milyon önlenebilir ölüm anlamına gelmekte, gıda endüstrisinin gönüllü olarak yaptığı işlenmiş gıdalardaki tuzun azaltılması çalışması sağlık harcamalarında milyonlarca doların korunması anlamına gelmektedir.

DSÖ dünyada ölümler için önlenebilir risk faktörlerinin başında hipertansiyonun yer aldığını belirtmiştir.

Erişkinlerdeki bu incelemeler haricinde; sodyum alımının çocuklardaki kan basıncı düzeyi üzerine de etkisi olduğu belirlenmiştir. Yüksek sodyum tüketiminin çocukların ileriki yaşamlarında hipertansiyon gelişimine yatkınlık geliştirdiği de tespit edilmiştir. Ayrıca yüksek sodyum alımının tuz tadı reseptörleri başkalaştığı ve bunun da ileride çocukların daha fazla tuz içeren besinleri tercih etmelerine sebep olduğu tahmin edilmektedir.

Dünyada tuz alımının azaltılması ile toplumun kan basıncı değerinin optimal seviyelere taşınacağı bunun da kardiyovasküler hastalıklardan, inmeden milyonlarca ölümün önlenmesini sağlayacağı belirtilmektedir.Tuzun azaltılması kalp hastalıklarından ölüm riskini azaltmada sadece en kolay yol değil maliyet etkin ve etkili bir müdahaledir.

ABD’de yapılan bir çalışmada toplum genelinde sodyum tüketiminin azaltılması ile beklenen etkiler şöyle belirtilmiştir. Ortalama günlük tuz tüketimindeki 3 gramlık (1200 mg sodyum  ) bir azalma ile koroner kalp hastalıklarında yıllık 60.000 – 120.000, inme vakalarında yıllık        32.000 – 66.000, kalp krizi vakalarında yıllık 54.000 – 99.000, tüm nedenlere bağlı ölümlerde yıllık 44.000 – 92.000 azalma sağlanacağı kaliteli yaşanmış 194.000 – 392.000 yaşam yılının korunacağı, sağlık harcamalarında yıllık 10-24 milyar $ kaybın önleneceği öngörülmüştür. Yine aynı çalışmada günlük tuz alımındaki 3 gramlık bir azaltmanın koroner kalp hastalıklarına yaptığı olumlu etkinin sigara kullanımında %50 azalma ile obez yetişkinlerde BMI’de % 5  azalmanın yaratacağı etki ile benzer olduğu tespit edilmiştir. Ancak günlük 3 gramlık tuz azaltmasının inmeleri önlemede diğer müdahalelere göre daha fazla olumlu etkiye neden olduğu belirtilmiştir.Ayrıca günlük 3 gram azaltma stratejisinin anti-hipertansif ilaç ile ya da medikal olmayantedaviler gibi stratejilerden daha etkili bir strateji olduğu tahmin edilmektedir. (300.000 milyon $ , diğeri 19,5 milyar dolar)

Toplumda tuz alımının azaltılmasının maliyet etkin bir uygulama olduğu gösterilmiştir. Örneğin Murray ve arkadaşları , özellikle kişisel olmayan müdahalelerin devlet tarafından alınan aksiyon kararlarının, toplum bazlı müdahalelerin kardiyovasküler hastalıkları önlemede maliyet yarar açısından etkili bir yöntem olduğu ve dünya genelinde her yıl yirmi bir milyon kullanılmadan geçen yaşam yılını önlediği tespit edilmiştir.

Norveç toplumunda yapılan bir çalışmada 6 gr./gün tuzun azaltılması ile 2 mmHg SKB’da azalma olduğunun bunun da her yıl 4,7 milyon $ paranın kaybını önlediği gösterilmiştir. Kanada’da yapılan bir çalışma ile tuz alımında 4,6 gr./gün bir azalma ile hipertansiyonla doğrudan ilgili ilaç, doktor kullanımı, laboratuar testleri için harcanacak her yıl 430 milyon $  kaybın önlenebileceği tahmin edilmiştir.

INTERSALT, Norfolk Cohort of European Prospective Investigation into Cancer ,DASH Diyeti

Ve hipertansiyonla ilgili çalışmalar makro ve mikro besin öğeleri  ile hipertansiyon arasındaki bağlantıları gösteren ve dünyaca referans kabul edilen çalışmalardır.

Tuz alımındaki azaltma hipertansif hastalar kadar normotansif hastalarda da kan basıncı seviyelerini düzenlemektedir. Bu özellikle yaşlılıkla hipertansiyondan bağımsız olarak artan ve tuzla daha da belirgin artış gösteren kalp ve damar hastalıkları, inmeler için tuz kullanımının azaltılmasının önemini vurgulamaktadır. Biliyoruz ki tuz alımının azaltılmasının kardiyovasküler sisteme kan basıncından bağımsız olarak da etkileri sonucunda, inmelerin ve sol ventrikül  hipertrofisinin  önlenmesine direkt olarak faydası vardır.Sol ventrikül hipertrofisi kardiyovasküler morbidite ve motalitenin en önemli bağımsız belirleyicisidir.

Japonya’da 1950 yıllarında inmelerden ölüm oranı dünyanın en üst sıralarındaydı ve tuz tüketimi çok yüksekti. Japonya Devleti 10 yıllık süreçte tuz alımını ortalama olarak 13,5 gr./gün den 12,1 gr/gün e düşürmüş, tuz tüketiminin en fazla olduğu kuzey bölgelerinde 18 gr./gün den 14 gr./gün e bir düşüş sağlamıştır.Buna paralel kan basıncı hem yetişkin hem de çocuklarda düşmüş, inme mortalitesinde, yağ alımında, sigara içiminde, alkol tüketiminde ve obezitedeki artışa rağmen %80 lik bir azalma sağladığı tespit edilmiştir.

Finlandiya 1970 lerden beri tüm topluma tuz tüketimini azaltmak için çalışma yürütmektedir.

Bunu sağlamak için gıda sektörü ile işbirliği yapılmış, bir yandan tuzu azaltılan ürünler geliştirilirken diğer yandan toplum bilinçlendirilmiştir. Yaklaşık 30 yılda tuz alımı %30 oranında azaltılabilmiştir.Bunun sonucunda hem sistolik hem de diastolik kan basıncında 10 mmHg dan

Daha fazla bir düşüş sağlanmış,inmelerde ölüm oranı %75,kardiyovasküler hastalıklardan ölüm oranı %80 azalmış ve beklenen yaşam sürelerinde artış saptanmıştır.

Cook ve arkadaşlarının yaptığı TOHP  I ve II çalışmaları da benzer sonuçlar vermiştir.

Tayvan’da yapılan başka bir çalışmada normal kullanılan tuzun yerine potasyumdan zengin tuz konulmuş ve ayrıca tuz alımında %17’lik bir azalma sağlanmış ve potasyum alımı %76 artırılmıştır.İdrar sodyum/kreatinin oranı ve  potasyum/kreatinin oranlarına bakılmıştır. Sonuçta kardiyovasküler hastalıkların mortalitesinde % 40’lık bir azalma tespit edilmiştir.

Bunların ışığı altında sodyum azaltılması politika ve stratejilerini şu başlıklar altında toplayabiliriz.

1 ) Gıda etiketlemesi çalışmaları

2 ) Gıda endüstrisi ile işbirliği

3 ) Ürün Reformülasyonu

4 ) Toplum eğitimi

5 ) Tuz yerine kullanılan ürünler sodyum benzeri tat verebilen, ek faydalar sağlayabilen ürünlerin erişim ve elde edilebilirliğini kolaylaştırmak

      Türkiye’deki tablo nasıl acaba?

– Hipertansiyon oranı %31,8 (bu grubun içinde erkeklerde oran %27.5, bayanlarda %36.1)

– Hipertansiyon hastalarının farkındalığı %40. (Bu oran erkeklerde %28, bayanlarda %48)

– Hipertansif hastaların ilaç alma oranı %31. (Bu oran erkeklerde %21, bayanlarda %37)

– Kontrol altında hipertansiyon oranı tüm hipertansiflerden %8’i, antihipertansif kullananların

%20’si.

Yukarıdakileri özetleyecek olursak;

Türkiye’de hipertansiyon prevalansı %31,8

Türkiye’de hipertansiyon farkındalığı %40

Türkiye’de hipertansiyon tedavisi olanlar %31

Türkiye’de hipertansiyon kontrol altında olanlar %8

-Geriatrik hastalarda hipertansiyon prevalans, farkındalık ve kontrolü sırasıyla %75.1 , %88.9,

%20.9 dur.Türkiye’de hipertansiyondan erişkin nüfusun %33’ü yani 12.000.000 erişkin

etkilenmiştir.

-TEK HARF çalışmasına göre,31 yaş üzerinde 8.800.000 kişide şiddetli hipertansiyon

mevcuttur.

– Halen tedavi alan her 3 erkek ve 4 kadından 1 tanesinde kan basıncı kontrol altındadır.

– %30 hipertansiyon hastası farkında değil.

– %11 hipertansiyon hastası olduğunun farkında fakat tedavi olmuyor.

– %25 tedavi oluyor, fakat hipertansiyonu kontrol altında değil.

– %34 tedavi oluyor, hipertansiyonu kontrol altında

– Hipertansiyona atfedilen yani hipertansiyonun kontrol altına alınması ile önlenen ölüm

* İKH  50.717 kişi

* Serebrovasküler hastalıklarda 39.731 kişi

* Hipertansif kalp hastalıklarında ise 11,503 kişi dir.

Toplam önlenen ölüm sayısı 108.468 olup tüm ölümlerin %25,2’sini oluşturmaktadır.

(TC Sağlık Bakanlığı Hastalık Yükü Çalışması, 2004 Türkiye , 2004)

– Türkiye’de tuz alımı ortalama 18gr./gün; bunun yaşlara göre dağılımı ise

18 – 35  yaş  arası     17,2 gr./gün

36 – 65  yaş  arası     18,7 gr./gün

>65 yaş                        17,1 gr./gün

 

– Hipertansiyon, Tuz ve Ekmek Çalışması.

*Türkiye’de kişi başına 400 gr./gün ekmek tüketiliyor.

* 100 gr.ekmekte NaCl konsantrasyonu 1,82 gr.

* Ekmekten günlük tahmini tuz alımı 7,28 gr.

Türkiye’deki tabloyu kısaca özetleyince ne kadar müdahale edilmesi gerekli bir konuyla karşıkarşıya olduğumuz ortaya çıkmaktadır.Peki nereden ve nasıl başlayalım? Bunun için şu temel soruyu soralım, ”insanlar bildiklerini neden yapamaz?

Çoğumuz konular hakkında doğrunun ve yanlışın ne olduğunu biliyoruz aslında ama doğruyu bilmekle yapmak arasında fark vardır. Bildiklerimizi yapamıyor olmamızın önündeki en önemli engel,”mevcut durumun yarattığı alışkanlıklara teslim olmak”  ve ”değişimin getireceği bilinmezlikten korkmaktır. ” İnsanlar, mutsuz oldukları halde, kendilerini mevcut ilişkilerinin içine hapsediyorlar. Bu kötü ilişkileri değiştirme gücüne sahip olmalarına rağmen daha iyi bir hayat için adım atamıyorlar. Alışkanlıklarından kurtulup yeni bir hayata geçmek için gayret göstermiyorlar. Çünkü bütün olumsuzluklara, başarısızlıklara ve mutsuzluklara rağmen İçinde bulundukları koşullara alışmışlar. Bunları değiştirmek üzere bilinmez olana doğru bir adım atmak onları çok korkutuyor. Doğrunun hayata geçirilmesi için önce kendi rahatımızı bozmamız alışkanlıklarımızı terk etmemiz, bazı ilişkileri bitirmemiz gerekiyor ki sonrasında elde edeceğimiz yeni ilişkiler ve yeni düzen bize daha fazla başarı ve mutluluk versin. Ama bu adımları atmak yerine çoğunluk yanlışları sürdürmeyi tercih ediyor. Çok iyi biliyoruz ki başarılı olanlar, düşüncelerini hayata geçirenlerdir. Unutmayalım engeller çoğu zaman sadece bizim kafamızın içinde. Onları yıkmak elimizde.

Hipertansiyon tedavisi farmakolojik ve nonfarmakolojik tedaviler olarak iki temel gruba ayrılır. Nonfarmakolojik tedaviler; YTD (Yaşam tarzı değişiklikleri) olarak adlandırılır ve bunlar; obezitenin önlenmesi ve tedavisi, uygun miktarda aerobik fiziksel aktivite,yüksek miktarda sodyum klorür, total yağ ve/veya kolesterol içeren diyetlerden kaçınmak, diyette önerilen miktarlarda potasyum,kalsiyum ve magnezyum almak; DASH diyetine uymak; alkol tüketimini kısıtlamak ve sigara içmekten kaçınmayı içermektedir. (Primer Hipertansiyon Kitabı, Amerikan Kalp derneği Yayını)

Yaşam tarzı  değişiklikleri içinde yer alan  diyet modifikasyonundaki tuz kolay ve pratik olarak manuple  edilip, yerine başka bir ikamenin konulması; bunu yaparken de damak tadını bozmadan, kolay ulaşılabilir,aynı zamanda ek faydalarda sağlayan fonksiyonel bir gıda katkı maddesi kurgulamak  kulağa ve mantığa hoş gelmektedir.Bize bu amacımıza ulaşmada insanlık tarihinde alınan besinlerde miktarı bol olan ve vücut homeostazıyla uyumlu üç element (potasyum, kalsiyum, magnezyum) yardımcı olacaktır.Modern beslenme tarzında bu elementlerin yerleri giderek azalmış,onun yerini yukarda zararlarını anlatmaya çalıştığımız sodyum almıştır. Şimdilerde tekrar önemi ve faydaları anlaşılan; günlük alımları tekrar eski oranlarına çıkarılmaya çalışılan bu üç elementi bilinmeyen yönleriyle biraz tanımaya çalışalım.

POTASYUM : Potasyumun görevlerini şu şekilde sıralayabiliriz.

  • Sodyum yüklü olgularda natriüretik ve antihipertansif etkiler.
  • Inmelere karşı uzun süreli koruyucu etki
  • Vasküloprotektif etki
  • Yatkın hastalarda ventriküler ektopi riskinde azalma.
  • Glukoz intoleransında düzelme.
  • Osteoporoz riskini azaltır.
  • Renal taş oluşumunu engeller.
  • Hastalıklardan bağımsız tüm mortalite de azalma

(CLİN HYPERTENS 1985 , 2 : 145 – 152,CHRONİC DİV  1987,  40 : 839 – 847.    ARCH İNTERN MED   1985 , 145 : 1966 – 1967,N ENGL J MED   1987, 316 ;  235 – 240 .  AM  J MED  1982 , 73 : 155 -159,N ENGL  J MED 1990, 322 : 569 – 574     HE AND MAC GREGOR 2001   ,TUNSTAL – PEDOE ET  AL  1997)

Potasyumun hipertansiyonlu hastalarda 1,9gr/gün  fazla  alımında, SKB’da  4,5mmHg DKB’da  2,5mmhg  azalma sağlanır. (Whelton Et Al  1997). Potasyumun kan basıncına etki mekanizması multifaktöriyeldir. Özellikle salt-sensitive hipertansiyonlarda natriüresis ve volüm azalmasına sebep olur. Sempatik sinir sistemi aktivitesini azaltır. Noradrenalin ve anjiotensin II’nin pressör cevabını azaltır. Vasküler kontraktil cevabı azaltır , endotele bağımlı ve bağımsız relaksasyonu düzenler ki bunu hiperpolarizasyonu düzenleyerek düz kas hücrelerinin NO’ya sensivitesini arttırarak ve vazokonstriktör prostoglandin üretimini azaltarak yapar.

Potasyumun kalsiyum ve/veya magnezyum ile birlikte alınması arteryel tonüsün azaltılmasında ve kan basıncının düşürülmesinde tek başına kullanılmasından daha etkindir. (Pere Et Al 2000)

Potasyum bu etkisini lipid konsantrasyonlarını değiştirmeden yapmaktadır. Vasküler endotelyal hücrelerde ve makrofajlarda serbest radikal oluşumunu inhibe eder. Endotel ve makrofaj kaynaklı büyüme faktörleri salınmasını azaltır. Makrofajların damar duvarına yapışmasını azaltır. Trombosit  agregasyonunu ve arteryel trombozu inhibe eder.

Potasyumun karbonhidrat metabolizması ve dolayısıyla obezite üzerine olumlu etkileri mevcuttur.Bu etkiler insulin ve leptinin etki mekanizmaları üzerinden olmaktadır.

KALSİYUM: Uygun miktarlarda alınmayan kalsiyum, ciddi bir toplum sağlığı problemidir. Bu sorunlar özellikle yaşlılarda daha belirgindir. Bu tablo birçok medikal problemlere sebep olabilir. Bunlar;

  • OSTEOPOZİS
  • OBESİTE
  • HİPERTANSİYON
  • HİPERLİPİDEMİ
  • KOLON KANSERİ
  • MEME KANSERİ
  • BÖBREK TAŞI

Diyete alınan artmış miktarda ca’un hipertansiyon  prevalansında  azalmaya  sebep olacağını ilk defa Mc Carron et al (1984)  NHANES I’de açıkladılar. 23 gözleme  dayalı  çalışmanın   meta analizinde her 1000mg/gün  kalsiyum alımı  arttırılması  SKB ve DKB’da   1,44 mmHg ve 0,84mmHg’lik  düşmelere  yol açar.

Kalsiyum bu etkiyi, membran permeabilitesini  değiştirip ve intracellüler kalsiyumu azaltarak,  sempatik sinir sistemi etkilyerek, PTH ve vitamin D3 ‘ü kontrol ederek üriner sodyumun atılımını artırarak, damar düz kaslarında relaksasyonu sağlayarak, arteriyel düz kas hücrelerinde NO’e sensiviteyi arttırarak, endotele bağımlı vasorelaksasyonu sağlayarak, süperoksit üretimini ve vasokonstrüktör prostaglandin sentezini azaltarak yapar.

Kalsiyumun serum LDL’si üzerinde azaltıcı özelliği vardır ki bunu barsaklardan kolesterolün, yağların, ve safra asitlerinin emilimini inhibe ederek yapar.

Dietle alınan  ca  yağ  asitleriyle  sabunlaşarak ve lipid sindirimi sırasında salınan yağ asitlerinin  absorbsiyonunu engeller ve /veya safra  asitleriyle  bağlayarak miçel formasyonun  oluşumunu engeller ve lipid absorbsiyonunu  ve  diyetteki enerji sağlayan sindirilebilir  bölümleri  azaltır.

MAGNEZYUM:  Magnezyum  eksikliği;

  • KARDİAK ARİTMİLER
  • İKH
  • KKY
  • DİABETİN VASKÜLER KOMPLİKASYONLARI
  • HİPERTANSİYON
  • İNME
  • HİPERLİPİDEMİ
  • OBESİTE’nin Patogenezinde rol oynar.

Magnezyum eksikliğinin gözden kaçan sebepleri arasında fazla  sodyum  alımı ve diüretik (özellikle tiazidler) kullanımı yer almaktadır. Bunlar idrarla magnezyum kaybını artırır. Epidemiyolojik çalışmalarda magnezyum alımıyla ve kan basıncı azalmasıyla ilgili bilgiler mevcuttur. ARİC çalışmasında magnezyum alımıyla SKB ve DKB arasında negatif bir korelasyon saptanmıştır.                                                                                                                                                                                                                    Oral 400 – 1000mg/gün magnezyum suplementasyonu normomagnezemik kişilerde serum total lipid, LDL ve TG düzeylerinde azalmaya sebep olmuştur. Hipomagnezemik kişilerde ise Mg suplementasyonu  HDL’de  artışa,  diğer  lipid  parametrelerinde  azalmaya  sebep  olmuştur.     Lipidlerdeki değişikliklerle ilgili mekanizma aynen Kalsiyum gibi divalant katyonlardakine  benzer olarak, barsaktaki yağ asidlerini ve safra  asitlerini bağlar, satüre edilmiş yağların emilimini  azaltır ve kolesterolün karaciğerden  safra asidi olarak  ekskresyonunu arttırır. Raynaud et al (1983) çalışmasında Magnezyum alınımının fekal yağ atılımını arttırdığını saptanmıştır. Teorik olarak Magnezyum’da aynı Kalsiyumda olduğu gibi antiobesite etkiye sahiptir ki bu etki barsakta yağ asitleriyle sabun oluşturması mekanizmasına dayanır bu da sindirilebilir enerji içeriğini azaltır. Magnezyum’un insulin cevabına ve rezistansına olumlu etkileride adipoziteyi  etkiler ARİC çalışması raporunda da serum magnezyum konsantrasyonuyla body mass index arasında ters ilişki saptanmıştır.

 

Magnezyum suplementasyonundan fayda gören hipertansif subgrublar.

  • Siyahi ırk
  • Yaşlılar
  • Insulin rezistansı olan hastalar
  • Diüretik kullananlar
  • Hipomagnezemik hastalar
  • Tedaviye dirençli hastalar
  • Ciddi malin hipertansiyonu olanlar
  • Pre eklampsi

(Progress  in cardiovasculer diseases,vol 47,no6,2005:396-449

Progress in Cardiovascular Diseases, Vol. 47, No:6( May./ June),2005. pp 396-449.Marc C. Houston.

  Sonuç Olarak;

Ülkemizde hali hazırda var olan, Aşırı tuz ve yetersiz temel mineral tüketimini, zaman içerisinde, yürütülmekte olan yukarıda sözü edilen projelerle çözmek mümkün olacaktır. Toplumun damak tadının değiştirilmesi, bilinçlenme sürecinin kayıp zaman olmaktan çıkarılması adına, öncelikli olarak; Primer risk altında olan Hipertansiyon, Diyabet, Kardiyovasküler ve serebrovasküler hastalığı olanlar ve hamileler için NANo Life tuzun kolay ulaşılabilir olması bu mücadelenin erken dönem başarılarına katkıda bulunacaktır.

Bütün Bunların ötesinde, NaNo Life Tuz tadı, evde tuz tüketiminin azalmasına bağlı olarak karşımıza çıkacak İYOT eksikliğine de içeriğindeki iyot sayesinde çözüm olma potansiyeline de sahiptir.

DÜNYA’DAN ÖRNEKLER

Karen E. Chorlton et al.(Avustralia)

NaCl yerine parsiyel olarak K+ , Mg ve Ca++ tuzlarını kahverengi ekmekte kullanışlardır.Çalışmada Na miktarı % 32.3 azaltılmış;K,Mg ve Ca miktarları sırasıyla %55.2,%69 ve % 34.8 arttırılarak pişirme kalitesi,görüntü,lezzet ve kıvam açısından değerlendirilmiş; sonucunun başarılı olduğu saptanmıştır.

International Journal of Food Sciences and Nutrition , November 2007;58(7);508-521

 

H.Kapparen et al.(Finlandiya)

  • Bilinen NaCl’lü tuzlara belirli oranlarda K ve Mg katılarak ve Na miktarı azaltılarak hipertansiyonlu hastalarda kullanılmış; hastalarda K ve Mg’a ait birikim ve yan etkiler görülmemiş, tansiyon arteriyel değerlerinde belirgin düşmeler saptanmış; ek olarak açlık kan şekerinde düşmeler ve bozulmuş.OGTT’de düzelmeler saptanmıştır.

Journal of Cardiovasküler Pharmacology  6;5236-5243-1984

MC Garvey et al.(USA)

Annelerin prenatal K, Ca ve Mg almalarının, doğan çocukların tansiyon arteryal değerlerinde 3-7 mm HG‘ lik düşüklük saptanmıştır.(almayan anne çocuklarına oranla)

Hypertension 1991;17;218-224

  • 1979-1984 yılları arasında hipertansiyonu olmayanlarda randomize epidemiyolojik çalışmada (4167 erkek,3891 kadın hastayı içeren);Na alımının kadında diastolik HT ile (+) korelasyon,Ca alımının erkekte diastolik HT ile (-) korelasyan,Mg alımının kadında sistolik HT ile (-) korelasyon kurduğu saptanmıştır.Sonuçta katyon alımının kan basıncı regülasyonunda önemli olduğu vurgulanmıştır.

Hypertension Vol 12;No:6,1988

Nicole Li et al (Avustralya ve Çin)

  • Çinli hipertansiyonlu hastalarda sodyumu azaltılmış.KCl ve MgSO4 eklenmiş,tuz ikamesinin lezzeti ve hastalarca kabullenebilirliği sorun yaratmamış,kullanılan katyonlara ait yan etki de saptanmamıştır.                                                                                                                         British Journal of Nutrition 2009;101,1088-1093

Gelejnse J.M et al (Hollanda)

  • Yaşlı ve hafif – orta dereceli hipertansiyonu olan hastalarda sodyumdan düşük, Potasyum ve Magnezyumdan zengin tuzlarla tedavide başarılı sonuçlar alınmıştır. Nonfarmakolojik yaklaşımda bu tür kullanımın tansiyon arteryeli düşüren değerli bir seçenek olduğu belirtilmiştir.

BMS 1994 Aug 13;309 (6952):436-40

Essi S Sarkkinen et al (Finlandiya)

  • Magnezyum ve Potasyumdan zenginleştirilmiş tuz ikamelerinin günlük 2,3 gr Na (5,75 gr Nacl) kısıtlanmasıyla eşdeğer ; sınırda ve hafif hafif hipertansiyonlu vakalarda antihipertansif etki yarattığını belirlemişlerdir.                                                                                                                        Nutrition Journal 2011,10:88

China Salt Substitute Study Collobooration Group(Çin)

  • Tuz ikamelerinin (NaCl’e ek olarak KCl ve MgSO4 ek olarak kullanılmıştır)Hipertansiyonlu hastalarda hastalığı kontrol etmek için ucuz maliyetli bir strateji olduğu fikri belirtilmiştir.Kullanılacak ilaç miktar ve çeşidini azaltmada maliyeti düşük bir tedavi yöntemi olabileceğinden bahsedilmemiştir.            Hypertension 2007 Oct;25(10)2011-8

Edith M Jan Lear et al.(Hollanda)

  • Potasyum,magnezyum ve kalsiyumun birlikte alınmasının hipertansiyon kontrolünde bunların  tek tek alınmasından daha fazla etkili olduğu saptanmıştır.

International Journal of Epidemiology 1995;24:1117-1123

J Mu et al.(Çin)

  • Potasyum ve Kalsiyum içeren tuz ikamelerinin hipertansif adolesanlarda sodyum kısıtlamasına eşdeğer antihipertansif etkiye sahip olduklarını gösterir bir çalışma.                     Am J Hypertension 2009;22(9);943-947

Saygılarımızla

İdea Sağlık Medikal Departmanı

 

 

KAYNAKLAR

.

  1. Ayaz A: Tuz Tüketimi ve Sağlık. T.C Sağlık BakanlığıTemel Sağlık hizmetleri Genel Müdürlüğü, Beslenme ve Fiziksel Aktiviteler Daire Başkanlığı Yayını, Ankara, 2008.
  2. Webster J, Dunford E, Huxley R : The Development of National Salt Reduction Strategy for

Australia. Asia Pac J Clin Nutr , 18: 303-309, 2009.

  1. 2008-2013 Action Plan fort he Global Strategy fort he Prevention and Control of

Noncommunicable Diseases. WHO, 2008.

4.Global Strategy on Diet, Physical Activity and Health. Geneva, WHO, 2003.

  1. International Conference on Nutrition, Final Report of the Conference. FAO-WHO, 1992.

6.Türkiye’ ye Özgü Beslenme Rehberi. H.Ü Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik

Bölümü- T.C Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ankara, 2004.

  1. Avcı S: Ekonomik Coğrafya Açısından Ekonomik Bir Maden Tuz. Coğrafya Dergisi, 11:21-45,2003.
  2. Brown IJ, Tzoulaki I, Candeias V: Salt Intakes Around the World: Implications for Public Health.

International Journal of Epidemiology, 2009:1-23, 2009.

  1. Mohan S, Campbell N, Willis K : Effective Population Wide Public Health Interventions To

Promote Sodium Reduction. Canadian Medical Association Journal, 2009.

10.Dietay Guidelines For Americans, 2005.

11.Colleted Information on Salt Reduction in the EU, Compiled by the European Commision, 2008.

12.Webster J, Dunford E, Neal B: A Systematic Survey of The Sodium Contents of Processed Food.

American Journal Clinical Nutrition, 91:413-20, 2010.

13.WHO European Action Plan For Food and Nutrition Policy 2007-2012, 2008.

14.Elliott P, Brown I : Sodium Intakes Around The World. WHO, 2007.

15.EU Platform on Diet, Physical Activity and Health. 2010 Annual Report, 2010.

16.Sodium Reduction Strategy for Canada, Recommendation of The Sodium Working Group,2010.

17.Türk Hipertansiyon İnsidans Çalışması, Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği, 2008.

18.Türk Toplumunda Tuz Tüketimi ve Kan Basıncı Çalışması, Türk Hipertansiyon ve Böbrek

Hastalıkları Derneği, 2008.

19.Türkiye Hastalık Yükü Çalışması, Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hızıssıhha Merkezi Başkanlığı,

Hıfzısıhha Mektebi Müdürlüğü, 2006.

20.Türkiye’ de Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar ve Risk Faktörleri ile Mücadele Politikaları. Sağlık

Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 2011.

21.Salt as a Vehicle for Fortification. Report of a WHO Expert Consultation, 2007.

22.A Framework to Monitor and Evaluate, Implementation, WHO Global Strategy on Diet, Physical

Activity and Health. 2008.

23.Neal B: The Effectiveness and Cost Population Interventions to Reduce Salt Consumption. WHO,

2007.

24.Domingo K, Chertow G, Coxgon P: Projected Effected Dietary SaltRductions on Future

Cardiovasculer Disease. The New England Journal of Medicine. 362:590-599, 2010.

25.Preventing Chronic Disease a Vital Investment. WHO, 2008.

26.Prevention of Cardiovascular Disease. Guidelines for Assessment and Mangment of

Cardiovasculer Risk, WHO, 2007.

27.A Population-Based Policy and Systems Change Approach to Prevent and Control Hypertension.

Report Brief, Institute of Medicine of the National Academies, 2010.

28.Reducing Salt Intake In Populations, Report of the WHO Forum Technical Meeting. WHO, 2007.

29.Salt and Health. Scientific Advisory Committee on Nutrition, 2003.

30.He FJ, Mac Gregor G: Reducing Population Salt Intake Worldwide: From Evidence to

Implementation. Progress in Cardiovasculer Diseases, 52:363-382, 2009.

31.He FJ, Mac Gregor G: How Far Should Salt Itake Be Reduced? Hypertension, 42:1093-1099.,

2003.

32.Salt Strategy for 2008-2012. Paper on a Strategy for Reducing Salt Consumption.Federal

Commison on Nutrition, 2009.

33.Sodium: Point Counterpoint. Heart Disease and Stroke Pevention. CDC, National Center for

Cronic Disease Prevention and Health Promotion, Division for Heart Disease and Stroke

Prevention.

34.Qualitative Research to Explore Public Understanding of Sodium and Salt Labelling. Food

Standart Agency, 2010.

35.Sodium and Salt. A Guide For Consumers, Policymakers, The Media. Science Policy

Paper, 2008.

36.Global Strategy For The Prevention and Control Noncommunicable Disease 2008-2013

Action Plan. WHO, 2008.

37.Türkiye Kalp ve Damar Hastalıklarını Önlenme ve Kontrol Programı. Birincil, İkincil ve

Üçüncül Korumaya Yönelik Stratejik Plan ve Eylem Planı 2010-2014. SB Temel Sağlık

Hizmetleri Genel Müdürlüğü. Ankara, 2010.

38.Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hayat Programı 2010-2014. SB Temel Sağlık Hizmetleri

Genel Müdürlüğü. Ankara, 2010.

39.Heaney R: Role of Dietary Sodium in Osteoporosis. Journal of American College Nutrition,

25:271S-276S, 2006.

40.Guidance on Salt Reduction in Meat Products for Smaller Businesses, British Meat Processors

Association , 2010.

41.Creating an Enabling Environment for Population-Based Salt Reduction Strategies. Report of a

Joint Technical Meeting WHO-FSA, 2010.

42.Süleymanlar G and at all: A Population-Based Survey of Chronic Renal Disease In Turkey-The

CREDİT study. Nephrol Dial Transplant, 26:1862-1871, 2011.

43.www.tkd.org/Bazı besinlerin 100 gramındaki sodyum miktarı, 01 Kasım 2011. Hazırlayan Prof. Dr.

Seyit MERCANLIGİL, Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik

Bölümü

44.TC. Sağlık Bakanlığı Temel sağlık HizmetleriGenel Müdürlüğü Beslenme ve Fiziksel Aktiviteler Daire

Başkanlığı, Türkiye Aşırı Tuz Tüketiminin Azaltılması Programı 2011-2015 Ankara Kasım 11

45.DIETARY COMBINATION OF MINERALNUTRIENS AND NATURALPLANTSTEROLS

Effects on Serum Lipids and Blood Pressure in Experimental Obesity Timo Vaskonen

Institute of Biomedicine Pharmacology University of Helsinki

Academic Dissertation  To be presented,with the permissionof the Faculty of Medicine , University of

Helsinki, for public examination in Lecture Hall 1, Biomedicum Helsinki, Haartmaninkatu 8, on June

19, 2002, at 12 noon.  Helsinki 2002

46.Nutraceuticals, Vitamins, Antioxidants,and Minerals in the Prevention and Treatment of

Hypertension  Mark C.Houston

47.Dietary sodium and blood pressure:interactions with other nutrients  Theodore A. Kotchen and Jane Morley    Kotchen

48.Effects of Reduced Sodium Intake on Hypertension Control in Older Individuals

Results From the Trial of Nonpharmacologic Interventions in the Elderly (TONE)

Lawrence J.Appel, MD, MPH; Mark A. Espeland, PhD; Linda Easter, MS, RD; Alan C.Wilson, PhD; Steven Folmar,     PhD;Clifton R.Lacy ,MD

49.Sodium Reduction and Its Effects on Food Safety, Food Quality, and Human Heaalth  A Brief Review of the

Literature   M.Ellin Doyle, Ph.D  Food Research Institute, University of Wisconsin-Madison, WI 53706

50.Oral Magnesium Supplementation in Patients with essential Hypertension

Takaaki Motoyama, Hiroshi Sano, and Hisashi Fukuzaki

51.Manesium in disease , Helmut Geiger and Christoph Wanner

52.magnesium in Clinical Medicine, Rhian M Touyz

53.Hypertension American Heart Association Learn and Live

Oral magnesium supplementation in patients with essential hypertension

T.Motoyama, H Sano and H.Fukuzaki Hypertension 1989;13;227-232

54.Physiological and pathophhysiological role of magnesium in the cardiovascular system:implications in hypertension

Pascal Laurant and Rhian M.Touyz

55.Study of lipid profile, serum magnesium and blood glucose in hypertension; N.Lakshmana Kumar, J.Deepthi,

Y.N. Rao,M Kiran Deedi

56.Calcium Metabolism  in Hypertension and Allied Metabolic Disorders , Lawrence M.Resnick, MD

57.Finding Consensus in the Dietary Calcium-Blood Pressure Debate

David A. Mc Carron ,MD,and Molly E.Reusser,BA

58.Calcium Modulation of Hypertension and Obesity: Mechanisms and Implications

Michael B.Zemel, PhD

59.A high calcium diet containing nonfat dry milk reduces weight gain and associated adipose tissue inflammation in

diet-induced obese mice when compared to high calcium alone

Hipertansiyon ve tuz kullanımı arasındaki ilişki nedir?

Standart

Hipertansiyonun sonuçları1Tuz alımı ile hipertansiyon arasındaki ilişki yapılan çalışmalar ile kesinleşmiştir. Fazla tuz tüketen toplumlarda hipertansiyona daha sık rastlanır. Yapılan bir araştırmada Türk toplumunun günde ortalama 16  gram tuz tükettiği belirlenmiştir. Her düzeydeki hipertansiyonda tuz kısıtlanmasının büyük ve küçük kan basıncını düşürmede büyük katkısı vardır.

Hipertansiyonlu hastalarda günlük alınması önerilen maksimum tuz miktarı 5-6  gram civarındadır. Ancak unutulmaması gereken bir nokta bu miktarın sadece sonradan ilave edilen miktar olmadığı, “gizli tuz kaynakları” olarak tanımlanan gıdalarla hastanın farkında olmadan aldığı tuz miktarının da hesaba katılması gerekmektedir. Bu gıdalar genellikle konserve türü besinler, işlenmiş ve dondurulmuş gıdalardır. Hipertansif hastalar özellikle hazır gıda türündeki bu gıdaların tuz kaynağı olabileceğini unutmamalıdırlar: Fast food türü hazır gıdalar, patates cipsi, hazır çorbalar, bisküvi ve pastalar, sosis, turşu, zeytin, hazır soslar, kuruyemişler ve ekmeğin tuz içeriğinin yüksek olduğu bilinmektedir; bunlardan kaçınılmalıdır.

Tuz tadından vazgeçmek istemiyorsanız, Sodyumsuz, Zengin Mineralli, Kalp ve Böbrek Dostu Tuz Tadı NaNo Life Tuz kullanabilirsiniz.
Doktorunuza danışınız

Sipariş

Hamilelikte Tuz Tüketimi

Standart

hamileHamilelik döneminde aşırı tuz tüketimi, ödem ve hipertansiyona yol açabilir. Bunun yanı sıra kalsiyumun atılımını da hızlandıracağından kalsiyum eksikliğine yol açma potansiyeline sahiptir.
Aşırı tuz tüketiminden kasıt, tuzun içerisinde yaklaşık olarak %40 oranında bulunan Sodyumun aşırı tüketimidir. Bu oran Kaya tuzu, Deniz tuzu, Himalaya tuzu gibi ithal tuzlarda ve rafine tuzlarda benzerdir (% 39-% 40)
Ülkemizde Günlük tuz tüketimi ortalama 16 gramdır. Dünya sağlık Örgütü Günlük en fazla 5 gram tuz tüketimini önermektedir.
Günlük 5 gramın üzerinde tüketilen Tuzun (Sodyumun) azaltılması, preeklampsi tanısı konulan ya da konulmayan, ödem veya tansiyon şikayeti olanlar için kritik öneme sahiptir.
Hamilelerde, NaNo life tuz kullanımı; hem NaNo Life tuz, Sodyumsuz olduğu için, Ödem ve yüksek tansiyon riskini en aza indireceği gibi, İçeriğindeki Potasyum, Magnezyum, Kalsiyum ve özellikle de iyot sayesinde hamilelikte sılkıkla dışarıdan takviyesi gereken minerallerin alımını destekleyecek ve hamilelik döneminde ek ilaç kullanım ihtiyacı en aza indirilmesine katkı sağlayacak, Sağlıklı bir hamilelik dönemi geçirmenize destek olacaktır.
Doktorunuza danışınız.

http://www.ideasaglik.comkim korkar

İyotun, Çocukların Zeka ve Bedensel Gelişimindeki Rolü

Standart

Zeki Çocuk 2Okulların açılması ile birlikte anne babaları da okul telaşı sarmaya başladı. Çocuklarının en iyi şekilde eğitim alması, okulda en başarılı öğrenciler arasına girmesi için çabalayan ebeveynler, her şeyin en iyisini, en kalitelisini çocuklarına almaktadırlar. Ancak iş her şeyin dört dörtlük yapılması, eğitim ve öğretim için gerekli her malzemenin alınması ya da her yöntemin denenmesi ile bitmiyor.

Çocukların okuldaki başarılarında şüphesiz ki beslenmelerinin de çok büyük rolü var. Bununla beraber yapılabilecek bir şey daha var. Iyot alımı.
Yapılan Bilimsel çalışmalar göstermiştir ki İyotca zengin beslenen çocukların zekası, İyotça fakir beslenen çocuklara oranla ortalama olarak 13,5 puan daha yüksektir.

Hem vücudun hem de beynin ihtiyacı olan bu iyotun alınması için iyotca zengin besin maddelerinin tüketilmesi gerekir. Süt, yumurta, deniz ürünleri ve yeşil sebzeler iyot bakımından zengin besinlere verilebilecek en güzel örneklerdir.

Ülkemiz sularında iyot eksikliği olduğundan, yukarıda belirtilen iyot kaynakları da fakirdir. Bu yüzden Ülkemizde Sofra tuzu iyotla zenginleştirilmiştir. Bu durumda tüm yemeklerde kullanılan tuzlardan yardım alınmalıdır. ANCAK BU DURUMDA DA FAZLA SODYUMUN ZARARLARI KARŞIMIZA ÇIKAR. (Fazla sodyumun zararları için tıklayınız)

NaNo  Life Tuz, Sağlıklı beslenmek adına, Sizi fazla sodyumun ve Eksik temel minerallerin zararlarından korur.

NaNo Life Tuz, Sağlıklı beslenmek adına, Sizi fazla sodyumun ve Eksik temel minerallerin zararlarından korur.

 İyot bakımından zengin, sodyumsuz tuz olan Nano tuz, hem çocuğunuzun hem de sizin günlük iyot gereksiniminizi karşılayacak niteliktedir.

Çocuklarınızın hem zeka hem beden gelişimine destek olurken, bir yandan da onların sağlığını korumak istiyorsanız, işe sofraların vazgeçilmezi tuzdan başlamalısınız. İyot bakımından zengin, sodyum içermeyen ilk ve tek tuz olma özelliği taşıyan Nano Tuz, hem çocuğunuzun hem de ailenizin diğer bireylerinin sağlığının korunmasında iyi bir yardımcıdır. (Detaylar için tıklayınız)
SİPARİŞ VER

Bunları Biliyor muydunuz? HASTALIKLARDAN KORUNMAK…

Standart
NaNo  Life Tuz, Sağlıklı beslenmek adına, Sizi fazla sodyumun ve Eksik temel minerallerin zararlarından korur.

NaNo Life Tuz, Sağlıklı beslenmek adına, Sizi fazla sodyumun ve Eksik temel minerallerin zararlarından korur.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre dünya genelinde hızla artan kronik hastalıklardan ölen kişi
sayısının giderek arttığı ve ölümlerin %60’ ını oluşturduğu belirlenmiş, bu ölümlerinin %30’ unun
kardiyovasküler (Kalp-Damar) hastalıklar nedeniyle olduğu tespit edilmiştir. WHO bulaşıcı olmayan kronik hastalıklardan
ölümlerin önümüzdeki 10 yıl içerisinde %17 artacağını belirtmiştir.
Kronik hastalıkların en önemli değiştirilebilir risk faktörleri; sağlıksız beslenme, fiziksel aktivite
yetersizliği ve sigara kullanımıdır. Orta düzey risk faktörleri; kan basıncı artışı, kan glukoz seviyesinde artış,
kan yağlarında artış, fazla kilo ve obezite olarak ifade edilmektedir
Kronik hastalıkların risk faktörlerine engel olunduğunda kalp hastalıkları, inme ve tip 2 diyabetin
%80’i, kanserlerin ise %40’ından fazlası önlenebilmektedir.

http://www.ideasaglik.com

Kimler NaNo Life Tuz Kullanmamalı?

Standart

NaNo Liflogo_yuvarlarke tuzun aktif içeriği: Potasyum (%33), Magnezyum (%3.2), Kalsıyum (%2.3), İyot ( 25 ppm) dir.

  • Orta veya İleri derecede böbrek yetmezliği olan insanlar,
  • Potasyum tutucu diüretik (Spiranolakton) kullananlar
  • Hipertroidi hastaları ve iyot kullanımı yasaklanmış diğer kişiler
  • Sodyum eksikliğine yol açan hastalığı olanlar
  • Hiperpotasemi hastaları

NaNo Life tuz kullanmamalı veya Doktorlarının izni ve kontrolünde kullanmalıdır.
Detaylı bilgi için
http://www.ideasaglik.com

https://nanolifetuz.wordpress.com/

Sporapp kapak

HAMİLELİKTE TUZDAN UZAK DURMAYIN, TUZUNUZU DEĞİŞTİRİN!!!

Standart

hamile tuz

 Hamilelik bayanların en hassas olduğu dönemlerin başında gelir. duygusal olarak da beslenme olarak da en ufak bir şeyden hemen etkilenen hamile bayanları, özellikle doğum çin kalan son aylarında vücutlarında oluşan şişlikler rahatsız eder. Daha çok ayaklarda oluşan bu şişlikler için tuz tüketiminin sınırlandırılması gerekir. Oysa, özellikle bu dönemde hem annenin, hem de bebeğin ihtiyacı olan bazı mineraller sadece tuz sayesinde sağlanabilir.

Bu minerallerin en başında gelen iyot, hem anne, hem de bebeğin sağlığı için oldukça gereklidir. Hamileliğin ilk 3 ayında bebeğin triot bezlerinin gelişmeye başlamasından dolayı özellikle bu dönemde gerekli olan iyotun mutlaka alınması gerekir. Yapılan araştırmalara göre iyot eksikliği olan bir anneden doğan bebekte, zeka geriliği, solunum yollarında bozukluk, ileri derecede guatr gibi sorunlar oluşabilmektedir. Bebeklerinin bu tür sorunlar ile karşı karşıya kalmaması için hamile bayanların mutlaka gebelik döneminde İYOT alımına devam etmeleri, hatta artırmaları gerekir.

Bebeklerinin sağlığını düşünüp tuz kullanımına devam eden kim korkarhamilelerin, vücutlarında şişme sorunu yaşanmaması, hamilelik hipertansiyonu sorunu yaşamaması, annenim genel sağlığının bozulmaması için, iyot yönünden zengin, ancak sodyum içermeyen tuzlardan kullanmaları gerekir. Hamilelik boyunca kullanılan Nano Life Tuz, içeriğindeki iyot sayesinde bebeğin gelişimine katkıda bulunurken, sodyumsuz olmasından dolayı, annenin yaşayabileceği sağlık sorunlarını ortadan kaldırır.

Gebelik döneminde kullanılan Nano Life Tuz, daha az kilo alınmamasına buna rağmen bebeğin daha fazla beslenmesini sağlar. Bu özelliğinden dolayı hamile bayanların çok hoşuna gidecek olan Nano Life Tuz ile hem sağlıklı bebekler dünyaya getirmek hem de hamilelik boyunca ağız tadı bozulmadan beslenmek mümkün.

Ödem Nedir? Ne Değildir? Nasıl Engellenir?

Standart

odemÖdem nedir? Ne değildir? Nasıl engellenir?

Eliniz ayağınız durup dururken şişiyor mu… Yüzüğünüzü parmağınıza takıp çıkarırken zorlanıyor musunuz… Ya da birkaç gün içinde birkaç kilo birden kilo alıp veriyor musunuz… O zaman sizin de ödem probleminiz olabilir. Bazılarımız ödemi önemsemiyor olabilir ancak ödem genelde birçok hastalığın habercisidir. Bu nedenle ödem ihmale gelmeyecek bir konudur.
Ödem nedir?
Ödem; hücre içi sıvının hücre dışına çıkması ile doku aralarında ve cilt altında birikmesi ile olmaktadır. Tüketilen su ve tuz (SODYUM) miktarı şişme ve ödem oluşmasında çok önemlidir. Gözle görülen bir şişme ve ödem olduğunda vücutta yaklaşık 3 litre kadar su tutulumu var demektir. Ödemin en erken belirtileri göz kapaklarında, el, ayak ve ayak bileklerinde şişme olmasıdır. Ödem ile birlikte kilo artışı da tipik bir bulgudur. Bu nedenle ödem birçok kişinin diyet sürecinde diyeti bırakmasına dahi neden olmuştur.
Ödem tüm vücutta olabildiği gibi bölgesel de olabilmektedir. Bölgesel ödem, ödemin nedeni hakkında daha net fikir verebilir. Ödem aynı zamanda belirli bir sebebe bağlı olmaksızın ailesel veya stres kaynaklı da olabilmektedir. Ödem oluşum nedenine göre sert, orta sert ya da yumuşak karakterdedir. Yumuşak ödemimi cilde parmak ile bastırdığınızda ayırt edebilirsiniz. Parmağınızı çektiğinizde kısa bir müddet cildinizde parmağınızın izini görürsünüz. Ancak sert ödemde ciltte iz kalmadığından bu tarz ödemi gözden kaçırmak mümkündür.
Ödem sadece el, ayak veya ayak bileği gibi bölgelerde olmamaktadır. Kalp, akciğer, böbrek, karaciğer, beyin ve hatta bağırsaklarımızda da oluşabilir.
Kadınlarda adet dönemi öncesinde ve sırasında da sık sık ödeme rastlanılır. Bu süreçte 2 kiloya kadar varan kilo artışları olabilmektedir.
Ödem hangi hastalıkların habercisidir?
Böbrek, kalp, damar ve karaciğer hastalıkları, hormonal bozukluklar ile çeşitli alerjiler vücutta ödem oluşmasına sebep olabilmektedir.
Bunların yanı sıra kişide ödeme neden olduğu düşünülen ciddi bir hastalık yoksa o zaman fazla kilolar, aşırı tuz tüketimi, az su alımı, yorgunluk, uzun süre ayakta durmak, fazla karbonhidratlı beslenmek, ortamın aşırı sıcaklığı ve kadınlarda adet öncesi dönemde veya gebelik döneminde olunması da ödeme neden olabilecek faktörler olarak düşünülmelidir.
Öte yandan ödemin olduğu bölgede lenf akımı üzerinde tıkayıcı bir kitlenin varlığı, enfeksiyon veya damar tıkanıklığının olması ödeme yol açabilir. Aşırı varisler, kalp yetersizliği, lenfatik tıkanıklık, sürekli oturma ve hareketsizlik de ödem oluşmasına sebep olabilir. Yüzde, gözde, oluşan ödemlerin en sık nedeni alerjik reaksiyonlar veya kanda protein düşüklüğü olabilmektedir. Karın zarı ve akciğer zarında oluşan ödem ise kalp, karaciğer gibi organ yetmezliklerinde ve ayrıca bazı kanser türlerinin yayılması sırasında da olabilir.
Ödemin süresi ve yaygınlığı da yine başka hastalıkların olup olmadığı ile önem taşımaktadır.
Ödeme neden olan ilaçlar var mıdır?
Çeşitli hastalıklar sebebiyle kullanılması gereken bazı ilaçlar da ödem sorununa sebep olabilirler. Bu nedenle bu tür ilaçların kullanımında özellikle tuz tüketimine dikkat edilmelidir. Bazı hormon, tansiyon ve romatizma ilaçları ile kortizon ödeme neden olabilmektedir.
Ödem oluşmasını tetikleyen yiyecekler nelerdir?
Vücutta şişmeye neden olan en önemli unsurlardan biri besinlerle alınan tuz ve kimyasal madde miktarıdır. 1 gram tuz, 200 ml sıvı tutulmasına sebep olur… Yüksek oranda alınan tuz, böbreklerden atılamadığında özellikle ayak bileği ve göz çevresi gibi yumuşak dokularda ödem oluşmaya başlar.
Hazır soslar, yapay tatlandırıcılar, bazı baharatlar, alkollü içecekler ve bol kafeinli içecekler ödem oluşumunu artırırlar. Meyankökü içeren yiyecekler, alkol, kola ve tatlı yiyecekler de ödeme neden olabilirler.
Hareketsiz, aynı pozisyonda uzun süre oturmak veya yatmak da lenf dolaşımını ve toplar damar dolaşımını azaltır. Bunun sonucunda da kollarda ve bacaklarda şişmeler olabilir.
Ödemin başlıca tedavisi nedene yönelik olmalıdır. Diyette:

  1. Fazla tuz ve tuzlu gıdalar alınmamalıdır
  2. Alkol kullanılmamalıdır
  3. Hazır gıdalardan uzak durulmalıdır
  4. Hazır soslar tüketilmemelidir
  5. Sigara ve kafeinli içecekler tüketilmemelidir

Ödemi azaltmak için nasıl beslenmeliyiz?logo_yuvarlark

  1. Sodyumsuz, Potasyum ve magnezyum ve kalsiyum içerikli tuz kullanın, Sodyum, içermeyen tuz, ödem oluşturmaz. Bununla beraber Potasyum, Magnezyum ve Kalsiyum var olan ödemin atılmasını sağlar.
  2. İdeal kilonuzda kalmaya çalışın. Fazla kilolar vücudunuzda ödem birikmesine neden olur.
  1. Düzenli olarak su tüketin. Su gereksinimi kişiden kişiye değişken olmakla birlikte ortalama günlük 8-10 bardak suya ihtiyacımız vardır. Yaz aylarında spor yapıldığında bu gereksinim daha da artar.
  2. Düzenli egzersiz yapın. Bu sayede, vücudunuzun sıvı dengesinin düzenlenmesi kolaylaşır.
  3. Diyetinizde tuz ve tuzlu gıdaların tüketimini azaltın. Çok tuzlu peynirleri almamaya ve salamura besin tüketmemeye özen gösterin. Hazır besinler, hazır çorbalar, soya sosu, et-tavuk suyu tabletleri de yüksek oranda sodyum içeren maddelerdir ve uzak durulması gerekir.
  4. Protein oranı yüksek beslenmekten kaçının. Yüksek oranda protein almak da ödem oluşumunu artırabilir. Bu nedenle beslenmenizde protein kaynaklarını da ihtiyacınız oranında tüketmeye özen gösterin. Bu ürünlerin işlem görmüş olanlarını (sosis, salam gibi türevlerini) tercih etmemeye özen gösterin.
  5. Yüksek oranda basit karbonhidrat tüketiminden sakının. Beslenmenizde tam tahıllı ve kepekli karbonhidrat ürünlerini, kepekli undan yapılmış besinleri tercih edin. Beyaz ekmek, makarna, hamur işleri şerbetli hamurlu tatlılar ile fazla şekerli besinlerin tüketiminden uzak durun.
  6. Posa tüketiminizi artırın. Posa oranı yüksek besinler bağırsak hareketlerinizi artırarak, ödeminizi atmanıza yardımcı olurlar. Bu nedenle sebze ve meyve tüketimine özen gösterin. Beslenmenizde yine tam tahıllı ürünleri tercih etmek bu açıdan da yarar sağlayacaktır. Tam tahıllı ürünler aynı zamanda B6 vitamininden zengin kaynaklardır. B6 vitamininin diüretik (idrar söktürücü) etkisi bulunmaktadır. Bu vitaminin diğer zengin kaynakları; koyu yeşil yapraklı sebzeler, ton balığı, kuşkonmaz ve hindi etidir.
  7. Alkol ve asitli içeceklerden uzak durun. Yüksek miktarda kafein, alkol ve kola tüketiminden mutlaka uzak durun. Zira bu içecekler ödem oluşma riskini artırırlar. Bunların yerine su, bitki ve meyve çayları ile taze sıkılmış meyve suları, tuzsuz ayran ve az yağlı süt gibi içecekleri tercih edebilirsiniz. Az yağlı süt ve süt ürünleri kalsiyum açısından birim hacimde daha zengindirler. Kalsiyum ise yine vücut-su dengesinin korunmasında önemli bir mineraldir.
  8. Ödem söktürücü gıdaları tüketin. Ananas, kivi, nar, kabuklu armut gibi meyvelerle maydanoz, salatalık ve kabak gibi sebzelerin veya bunların sularının da ödem söktürücü etkileri vardır.
  9. Diyetinizde size alerji yapan ya da duyarlılığınız olan besinlerden sakının. Alerjinizin olduğu tespit edilen besinlerden uzak durmak ödeminizin azalmasında etkili olacaktır. Öte yandan besin intolerans (gıda duyarlılığı) testi yaptırarak da hangi besinlere vücudunuzun duyarlılığı olduğunu öğrenebilir ve beslenme düzeninizde o besinlerden uzak durabilirsiniz.
  10. Ödem söktürücü ilaç kullanıyorsanız potasyum takviyesini ihmal etmeyin. Hekiminiz size ödem söktürücü ilaçlar önerdiyse o zaman beslenmenizde potasyuma biraz daha önem vermeniz gerekecektir. Potasyumdan zengin beslenme, hücre içinde sıvının tutulmasını sağlayacağından ödemin azalmasına da destek olacaktır.

Daha kapsamlı bilgi için tıklayınız

www.ideasaglik.com